Menü Kapat

Hacettepe İç Hastalıkları Derneği Toplum Sağlığı ve Toplumun Sağlık Bilincinin Arttırılması Programı “Erişkinlerde Koruyucu Hekimlik” başlıklı Hacettepe İç Hastalıkları Multidisipliner Paneli, Basın Notu

27 Şubat 2020, Hacettepe Kültür Merkezi, Ankara

Moderatörler: Prof.Dr. Mutlu Hayran, Prof.Dr. Gül Öz

Kalp damar hastalıklarından korunma

Prof. Dr. Lale TOKGÖZOĞLU, Kardiyoloji A.D, Avrupa Ateroskleroz Derneği Başkanı

Dünyadaki hastalık yükü bulaşıcı hastalıklardan bulaşıcı olmayan hastalıklara doğru dramatik bir biçimde kayarken Avrupa’da olduğu gibi dünyanın birçok bölgesinde kardiyovasküler hastalıkları ölümün en önemli nedeni haline getir- di. Gayri safi milli hasılası yüksek ülkelerde kardiyovasküler hastalıkların ölümün bir numaralı sebebi olduğu çok iyi bilinen bir gerçektir, oysa ki kardiyovasküler ölümlerin %80’i az ve orta gelirli ülkelerde gerçekleşiyor. Bu ölümlerin %50’si de kadınlarda meydana geliyor.

Dünyanın epidemiyolojik, ekonomik, sosyal ve beslenme açısından bir geçiş döneminde olduğunu görüyoruz. Son yıl- larda Avrupa, özellikle az ve orta gelirli ülkeler, hızlı sanayileşme, şehirleşme, ekonomik gelişme ve pazar globalleşmesi yaşıyor. Bu gelişmeler sağlık çıktılarında iyileşme ve beklenen yaşam süresinin uzaması gibi birçok pozitif değişikliğe yol açsa da uygun olmayan beslenme alışkanlıkları, fiziksel inaktivite ve obezite gibi sorunlar da getiriyor.

Kardiyovasküler hastalıklara harcanan toplam sağlık harcamalarının yüzdelerine baktığımızda yarıdan fazla kaynağın yatan hastaların bakımına ve çeyreğinin de ilaçlara gittiğini görüyoruz. Maalesef, önlemenin tedaviden daha önem- li ve uygun maliyetli olduğu bilinen bir gerçek olsa da bu kaynakların yalnızca çok az bir kısmı önleme için ayrılıyor. Halbuki kardiyovasküler hastalıkların etkili önleyici politikalar ile ötelenebileceğinin ve hatta önlenebileceğinin bilim- sel olarak kanıtlandığını biliyoruz.

Kardiyovasküler hastalıklar yüksek kan basıncı, yüksek kolesterol, diyabet, sigara ve obezite gibi önlenebilen ya da tedavi edilebilen risk faktörleri nedeniyle ortaya çıkar. Ayrıca, yaşam biçimi, sosyoekonomik ve çevresel değişkenler de hastalığın ortaya çıkışında önemlidir. Kardiyovasküler hastalık yüküne katkıda bulunan en önemli risk faktörleri SİGARA, yüksek kan basıncı, yüksek kolesterol, yüksek vücut kitle endeksi, uygunsuz beslenme, ve yüksek kan şeke- ridir. Sigaranın hiç tüketilmemesi; yüksek tansiyon, kolesterol, şekerin tedavisi; sağlıklı ve Akdeniz tipi beslenme; fizik aktivitenin arttırılması başlıca korunma yöntemleridir. Kanıtlar, kardiyovasküler hastalıkların yalnızca belli başlı risk faktörlerinin kontrolüyle azaltılabileceğini gösteriyor. Bu konuda basının da rolü önemlidir. Mucize diyetler, mucize tedaviler ve tedavi aleyhtarı bilimsel kanıta dayanmayan konuların gündeme gelmesi toplum sağlığını olumsuz etkile- mektedir.

Hacettepe İç Hastalıkları Derneği
Toplum Sağlığı ve Toplumun Sağlık Bilincinin Arttırılması Programı

“Erişkinlerde Koruyucu Hekimlik” başlıklı Hacettepe İç Hastalıkları Multidisipliner Paneli, Basın Notu

27 Şubat 2020, Hacettepe Kültür Merkezi, Ankara

Erişkin Aşılaması

Prof. Dr. Mine DURUSU TANRIÖVER, İç Hastalıkları ABD Genel Dahiliye BD

Aşılar, bilimin en büyük başarılarındandır. Aşı ile önlenebilir hastalıklar sadece çocuklarda değil, erişkinlerde de ciddi bir toplum sağlığı sorunu ve sağlıklı yaş almanın önünde önemli bir engel oluşturmaktadır. Yaşlanmanın bağışıklık sistemi üzerindeki etkileri; diyabet, kronik akciğer ve kalp hastalıkları gibi risk faktörleri nedeniyle aşı ile önlenebilir bulaşıcı hastalıklara yatkınlık oluşmaktadır. Tetanoz, difteri ve boğmaca gibi hastalıklar için çocukluk çağı aşılaması ile oluşan koruyucu antikorlar, yaşla beraber azalmakta ve erişkinleri de bu hastalıklara açık hale getirmektedir. Öte yan- dan, maalesef aşıların başarılarının göz ardı edilmesi nedeniyle aşılama oranlarındaki azalma sonucu kızamık gibi yeni- den önem kazanan bulaşıcı hastalıklar erişkinlerin salgınlardan etkilenmesine yol açabilmektedir. Grip, tüm dünyada her yıl milyonlarca insanı hasta etmekte ve birçok erişkinin grip ya da ilişkili komplikasyonlardan kaybedilmesine neden olmaktadır. Aynı şekilde pnömokoka bağlı sepsis ve zatürre gibi komplikasyonlar, özellikle altta yatan kronik hastalığı olan yaşlı insanlarda ciddi hastalık ve ölümle sonuçlanabilmektedir. Anlaşılacağı üzere erişkinlerin de aşılara ihtiyacı vardır ve bu nedenle sağlıklı yaşlanan bir toplum oluşturmak, genç ölümleri engellemek ve toplumun refahını arttırmak için ‘yaşam boyu aşı kavramı’ halk sağlığı programının temel taşlarından biri olmalıdır. Aşılar sadece bireylerde infek- siyon hastalıklarının ve infeksiyonlarla ilişkili komplikasyonların önlenmesi açısından değil, toplumsal bir bağışıklık oluşturarak aşısız bireylerin korunması için de önem arz etmektedir. Ayrıca hepatit B ve insan papilloma virüs aşıları, bu infeksiyonlarla ilişkili kanserlerin önlenmesi için de oldukça etkindir. Her erişkin birey, yaşı ve eşlik eden risk faktörleri özelinde değerlendirilmeli ve her hekim ziyareti erişkin aşılaması için bir fırsat olarak görülmelidir.

Kanserde Tarama ve Korunma

Prof. Dr. Saadettin Kılıçkap, İç Hastalıkları ABD Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı

Kanser, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kardiyovasküler sistem hastalıklarından sonra en sık görülen ve en sık ölüme neden olan ikinci hastalıktır. Dünya Sağlık Örgütü’nün 2030 yılı projeksiyonunda bu hızda artmaya devam ettiği taktirde kanser en sık görülen hastalık olacağı öngörülmektedir. Kanser, erken tanı konduğu taktirde kür edilebilecek bir hastalıktır.

Uygun tarama programları sayesinde kansere erken tanı koymak mümkündür. Erken tanı, aynı zamanda kansere bağlı ölüm oranlarında da azalmaya neden olacaktır. Amerika ve Avrupa kökenli kanser cemiyetleri meme kanseri, prostat kanseri, kolorektal kanser, serviks (rahim ağzı) kanseri, melanom adı verilen cilt kanseri ve son zamanlarda akciğer kanseri için belli yaş ve risk grubundaki kişiler için erken tanı amaçlı tarama yapılmasını önermektedir. Ülkemizde ise Sağlık Bakanlığı meme kanseri, kolorektal kanser ve serviks kanseri için tarama yapılmasını önermektedir. Buna göre 40-69 yaş arası her kadın için yılda bir klinik muayene dışında 2 yılda bir mamografi yapılması, 30-65 yaş arası kadınlar için 5 yılda bir smear ve HPV-DNA testi uygulanması, 50-70 yaş arası kadın ve erkekler için ise 2 yılda bir gaitada gizli kan testi ve 10 yılda bir kolonoskopi yapılmasını tavsiye etmektedir. Bu amaçla kanser taraması için KETEM adı verilen birimler her ilde hizmet vermektedir.

Kanserin büyük bir kısmı çevresel faktörlerin etkisiyle ortaya çıkmaktadır. O nedenle kansere neden olabilecek çev- resel faktörlerin kontrolü kansere yakalanma riskini azaltacaktır. Sigara ve diğer tütün ürünleri bilinen en kanserojen faktörlerdir. Bunun yanı sıra alkol, yanlış beslenme alışkanlıkları ve obezite, yetersiz fiziksel aktivite, radyasyon, bazı

Hacettepe İç Hastalıkları Derneği
Toplum Sağlığı ve Toplumun Sağlık Bilincinin Arttırılması Programı

“Erişkinlerde Koruyucu Hekimlik” başlıklı Hacettepe İç Hastalıkları Multidisipliner Paneli, Basın Notu

27 Şubat 2020, Hacettepe Kültür Merkezi, Ankara

kimyasallara maruziyet ve HPV, HBV gibi bazı enfeksiyon ajanları kanserin diğer nedenleri arasında yer alır. Bu amaç- la sigara ve alkolden uzak durmak, aşılama, egzersiz, yeterli ve dengeli beslenme ile özellikle mesleksel risk bulunan durumlarda bazı kimyasal ve fiziksel kaynaklı kanser yapıcı maddelerden uzak durmak kanserden korunmanın başlıca ilkeleridir. Bilimsel çalışmalarla etkisi ispatlanmış yukarıda da belirtilen koruyucu yaklaşımlar dışında, özellikle ilgili sağlık alanında uzmanlaşmamış kişi veya kurumlar tarafından önerilen ve kanser korkusu suistimal edilerek yayılmaya çalışılan alternatif yaklaşımlardan kaçınılması gerekemektedir.

Tütün Kontrolü

Prof.Dr. A.Fuat Kalyoncu, Göğüs Hastalıkları ABD, Allerjik ve İmmünolojik Hastalıklar BD

Dünyada her yıl tütün ve tütün ürünlerine bağlı yaklaşık 7 milyon kişinin öldüğü kabul edilmektedir. Dünya Sağlık Ör- gütü (DSÖ), tütün kontrolü alanında acil ve kararlılıkla uygulanacak önlemler alınmadığı takdirde 2030 yılına dek bu rakamın 8 milyonu bulacağını belirtmektedir. Tütün ve tütün ürünleri dünyanın sürdürülebilir sağlıklı yaşamı önünde bir engeldir.

Sürdürebilir sağlıklı bir yaşam için, öncelikle sağlıklı bireylerin yetişmesi gerekir. 2016 Küresel Yetişkin Tütün Araş- tırmasının sonuçları, Türkiye’de 2012 yılına kadar görülen azalış eğiliminin durduğu ve 2012’den sonra artma yönünde bir eğilimin yaşandığına işaret etmektedir. Bu araştırmanın açıklanan ilk bulgularına göre; 2012’den sonraki dört yılda Türkiye’de tütün kullanım oranı hem erkek hem kadınlarda artmıştır. Herhangi bir tütün ürünü kullanıyor olma sıklığı 13-15 yaş kızlarda %12,8 ve erkeklerde ise %20,3’tür. Araştırmalar sigara bağımlılığının ve sigaraya bağlı ölümlerin, gelir, sosyoekonomik ve eğitim düzeyinin düşük olduğu koşullarda ve işsizlik oranlarının yüksek olduğu yerlerde daha fazla olduğunu göstermektedir.

Temiz bir sağlıklı çevre ve olumlu iklim koşulları sürdürülebilir sağlıklı bir yaşamın gereklilikleri arasındadır. Dünya- nın birçok düşük ve orta gelirli bölgesinde, ormanlık alanlar tütün yetiştirmek için yok edilir. Bunun yanında, sigara izmaritleri, orman yangınlarının önemli bir nedenidir. Ormansızlaşma, iklim değişikliğinin sebeplerinden biridir. Tütün yetiştiriciliği, pestisitlerin ve kimyasal gübrelerin yoğun şekilde kullanıldığı bir süreçtir. Sigara dumanı iç ve dış ortam hava kirliliğine katkıda bulunur. Her yıl trilyonlarca izmarit ile tütün ürünlerinin paket ve plastik ambalajları doğayı kirletmektedir.

Üretim ve tüketim koşullarının kontrolü sürdürülebilir sağlıklı bir yaşam için önemli bir diğer konudur. Türkiye’de 2002 –2014 yılları arasında yerli tütün üretimi azalmış, 2010 – 2015 arası dönemde tütün ithalatı artmıştır. 2011 – 2016 döneminde piyasaya tüketim amacıyla sunulan tütün ürünü sayılarında %99 düzeyinde artış mevcuttur. Türkiye’de 2011 – 2018 yılları arasında çok uluslu şirketlerin ürettiği sigara adedi, ülke içi satışı, ihracatı ve cirosu artmıştır.

Türkiye’de hayata geçirilen tütün kontrol politikaları ağırlıklı olarak tütün ürününü tüketen bireyi hedeflemekte, tütün ürünlerinin satışını ve üretimini yapan kesimleri göreli olarak daha az hedeflemektedir. İnsanları pasif içiciliğin zarar- larından korumak, tütün kullanımını bırakmaları için yardım sunmak, tütünü zararları hakkında uyarmak, tütün reklam promosyon ve sponsorluklarını yasaklamak bireyi hedefleyen ve sürekliliğin sağlanması gereken müdahaleler olarak mutlaka çok önemlidir. Bununla birlikte, konuyla ilgili yapılan bilimsel araştırmaların, tütün ürününün pazarlama ve üretim süreçlerini kısıtlayan özellikle vergi artırımı gibi önlemlerin daha fazla kullanılması gerektiğini gösterdiği akılda

Hacettepe İç Hastalıkları Derneği
Toplum Sağlığı ve Toplumun Sağlık Bilincinin Arttırılması Programı

“Erişkinlerde Koruyucu Hekimlik” başlıklı Hacettepe İç Hastalıkları Multidisipliner Paneli, Basın Notu

27 Şubat 2020, Hacettepe Kültür Merkezi, Ankara

tutulmalıdır. Dünya Sağlık Örgütü, tütün endüstrisinin siyasi süreçlere müdahalesi ile mücadele etmek için sivil toplum kuruluşlarının desteklenmesinin de daha güçlü bir ulusal tütün kontrolü eylemine yol açacağının altını çizmektedir.

Tütün kullanımının bıraktırılması kadar kullanmaya başlamanın engellenmesi de çok önemli bir hedeftir. Geleceğimiz olan gençlerin sigara, nargile, e-sigara, ısıtılmış ve dumansız tütün ürünlerinin kullanmasına engel olabilecek reklam yasakları, vergilendirme düzenlemeleri, kapalı alan yasaklarının kararlılıkla uygulanması da önemle üzerinde durulması gereken konuların başında gelmektedir. Unutulmamalıdır ki tütün salgınının yayılmasının önlenmesi sağlık haklarına saygı göstermek ve korumak anlamına gelmekte olup, bunun aksi bir insan hakkı ihlali olarak değerlendirilmelidir.

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanlığı

Hacettepe İç Hastalıkları Derneği

www.hacettepemsek.org

info@hicder.org.tr

www.hicder.org.tr

HACETTEPE İÇ HASTALIKLARI DERNEĞİ